idemama partnerim

Konumuz, Bilinen En Eski Öykü. Erkek Kızla Tanışır...



Erkek bir bakar ki Küçük Sırlar ve Hürrem’i izliyor ve kız arkadaşının arkadaşlarıyla bütün gece ayakkabı muhabbeti yapıyor. Ve erkek düşünmeye başlar: Bu nasıl böyle oldu?
Cevap aslında o kadar karmaşık değil. İşin sırrı şu: Kızlar istedikleri şeyler için erkeklerden daha iyi pazarlık eder. Erkekler doğrudan talepleri sıralar veya tartışmadan kaçmak için omuz silkip mırıldanmakla yetinirken; kızlar konuşmaya hazırlıklı gelirler: O kıyafeti satın almak için alışveriş merkezine gitmek istiyorlardır ve neden başka bir şeyi değil de “onu” istediklerini, niye bunun istedikleri zaman gerçekleşmesi gereken bir şey olduğunu çok iyi bilirler. Sonuç olarak, alışveriş merkezleri zombi gibi dolaşan erkek arkadaşlarla doludur. Bu durum haliyle erkeklerde hayal kırıklığı yaratır. Hayal kırıklıkları ise biriktikçe birikir. İşler ne kadar uzun süre böyle kalırsa, ilişkiler de o kadar kısa olur.
Peki hiç çıkış yolu yok mu? Elbette var. O da pazarlık etme sanatı. Bu, bir erkeğin öğrenebileceği en faydalı becerilerden biri. Üstelik çok da basit.
Adım 1: Öğrenin
“En önemli nokta, bu işte iki aşama olduğunu bilmektir — bir öğrenme aşaması ve bir çözüm aşaması,” diyor avukat, ilişki uzmanı ve Daha Az Kavga Edip Daha Çok Sevin kitabının yazarı Laurie Puhn. “Öğrenme aşamasında bir dedektifsiniz. Neden bir şeyi yapmak isteyip de başka bir şeyi yapmak istemediğinin ardında yatan gizli nedenleri arıyorsunuz. Bu yüzden, “Bunun belirli bir sebebi var mı?” gibi nötr sorular soruyorsunuz. Kız arkadaşınızın yaptıklarının ardındaki gerekçeleri anlamak istiyorsunuz.

Tipik olarak, erkekler öğrenme aşamasını olduğu gibi atlar ve neyi ne zaman istediklerini cümle aleme ilan ederler. Ve tabii fazla bir başarıya ulaşamazlar. İstekler ve emirler… Kimse bunlarla muhatap olmak istemez. “Pazarlık edersiniz ki insanlar sizi sevsin,” diyor Puhn. “Bu çok önemli. Ne için pazarlık ettiğinizi bildiğinizde avantajlı konuma geçersiniz. Artı bilginin gücü sizdedir.”
Öyleyse, derin bir nefes alın. B’yi yapmanızı istemediğine göre A’yı yapmanızı istediğini varsaymayın. “Tabii, nasıl istersen” veya “Asla olmaz, pazar akşamı maç var” gibi şeyler söylemeyin. Soru sorun. Örneğin: “Tam da televizyonda maç varken alışveriş merkezine gitmemiz gerekli mi?” ya da “Neden benim de orada olmamı istiyorsun?” Alacağınız cevaplar sizi şaşırtabilir.
“Birlikte çok az vakit geçiriyoruz gibi cevaplarla karşılaşabilirsiniz” diyor Puhn. “Yani konu maç meselesi değil, ilgi âlâkâ meselesi olabilir. Eğer sormazsanız, bilemezsiniz. Üstelik sorarak, onun ihtiyaçları ve hedefleriyle ilgilendiğinizi ifade etmiş olursunuz. Bu, kızlar için çok önemlidir.
Adım 2: Bir Çözüm Bulun
İkinci adım, yani çözüm aşaması, biraz daha zordur. Düşünceli ve ince davranmanızı, biraz da ileri görüşlü olmanızı gerektirir. Ancak en önemlisi, ne istediğinizi gerçekten bilmektir. Ona, hedeflerinin ve ihtiyaçlarının ne olduğunu sordunuz, öyleyse kendinizinkilerin neler olduğu konusunda da kafanız net olsun. Böylece çözüm üretmeye başlayabilirsiniz.

Puhn’a göre, “Durumu dengeleyebilirsiniz. Gerçek amacını öğrendiğinize göre, bunu kendi ilgi alanınızla uzlaştırabilir ve ‘Haklısın, birlikte yeterince vakit geçirmiyoruz. Salı günü çıkmaya ne dersin?’ diyebilirsiniz. Böylece, onun gerçek sorununu çözmüş oluyorsunuz. Sonra da bunu neden istediğinizi açıklarsınız: ‘Ben pazarları hep maç izlerim, ondan salı diyorum. Eğer senin için de sakıncası yoksa.’”
Düşülen yaygın bir hata, ne istediğinizi bildiği ve sadece istediğiniz şeyi engellemeye çalıştığını varsaymaktır. Bu yanlış anlama çift taraflı olarak gerçekleşir. Puhn şöyle diyor: “Birçok kız, erkeğin, onun ne istediğini bildiğini zanneder. Kadınlar, erkeğin bunu aslında bilmediğini, bu konuyu konuşmaları gerektiğini ancak 30′larının sonlarına doğru anlar!”
En son olarak, ses tonunuza dikkat edin. “Nazik bir şekilde konuşun. Sakin olun ve duygularınızı kontrol edin.” Çözümlerden ve uzlaşmalardan bahsederken, içinizi biraz sıkıntı basması mümkündür ancak gereğinden fazla acele etmek bir işe yaramayacaktır. “Amacınızın kazanmak değil, çözüm bulmak olduğunu unutmayın,” diyor Puhn. “Çünkü eğer siz kazanırsanız ve o kaybederse, gelecek sefer kazanmaya motive olacaktır. Böylece aslında ikiniz de kaybetmiş olacaksınız. Bu durumda her iki tarafın da puan kazanmaya çalıştığı inişli çıkışlı bir ilişki yaşarsınız.”
Diğer bir deyişle, onun rakibiniz değil, kız arkadaşınız olduğunu unutmamaya çalışın. Eğer illa da sizinle Hürrem’i izlemek istiyorsa, bunu, gerçekten yapmak istediğiniz bir şeyi yapmak, mesela bir sonraki sefere Testere 9‘a gitmek için bir fırsat olarak düşünün. Adil olanı da bu değil mi?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...